İstanbul gibi yerden göğe betona bulanmış bir metropolde dahi, kiralık ev bulamamak gibi bir becerim olduğunun farkına varmam için bir kaç sefer şehri arşınlamam gerekti.

Aslında işe gidip gelme gibi dertleri yoksa insanın, ya da her ay tıkır tıkır ev sahibine sayacağı kuruşların hesabını yapmıyorsa belki de çok problem değildir bu süreç.

Lakin benim için öyle olmadı, çevremden gelen uyarılara rağmen ev bakmaya başladığım ilk, bilemedin ikinci hafta istediğim gibi bir ev bulabileceğimi düşünüyordum. Ne yazık ki o işler öyle olmuyormuş. Belki de kiralık ev denen olguyla çok şükür ki hayatımın 28’inci senesinde rastlaşmamdan dolayı bazı konularda pek bir bilgisiz, pek bir mülayim kalıyorum.

Emlakçılar

Koca İstanbul’da sanıyorum ki kiralık ev sayısından çok emlakçı var. Girilen çoğu emlakçıdaki sohbet;
Ben:  Merhabalar kiralık ev bakıyorduk, şu şu özellikte, şu şu Emlakçı: Malesef hiç yok, iki gün önce gelseydiniz elimde çok güzel bir ev vardı bla bla…
B: Peki teşekkürler’den öte gidemiyor.
Satılık ev sayısından da çok olabilirler, bu konuda henüz bilgi sahibi olamadım. Fakat her emlakçının portföyünde maksimum emlak sayısı 2 olmalıdır gibi yazılı olmayan bir kuralın olduğuna inancım günden güne artıyor.

Teknoloji gelişiyor, internet üzerinden de bu işler çok kolay ilerliyor gibi görünüyor fakat kazın ayağı pek öyle de değil. Zira o kupon daireler, çok merkezi lokasyonlar, güney cepheler ilanı hazırlayan kişinin hayallerinden öte gidemiyor. Evet keşke bence de o hayaller gerçek olsa, hayat bayram olsa.

Emlakçılardan umudu kesip şu sokaklarda biraz dolanalım belki sahibinden buluruz umuduyla, kafalar 45 derece açıyla yukarıya dönük yürürken, beğendin sokakta güzel bir binanın camında beyaz bir kağıt görüyorsun, Hedefe kilitlenip emin adımlarla telefon numarasını görmek için yakaşıyorsun, bir de ne göresin

Kiralık Değil